Sanguine – Neşeli Vampir Soytarı
Sanguine’in hayatının en güzel günlerinde her şey vardı: bir gezgin kumpanyaya bağlıydı, Tharador’un tamamı onun oyun sahasıydı. Lordlar ve leydiler, krallar ve kraliçeler onun zekâsına ve maskaralıklarına kahkahalarla güler, onu övgü ve altınlarla ödüllendirirdi. Yanında, kendisinden daha ciddi ve ölçülü olan partneri ve sevgilisi vardı; bu zıtlık gösterilerine kusursuz bir uyum katıyor, seyircilerini büyülüyordu.
Gösterileri öyle etkileyiciydi ki Strassen Dükü Henrik Strauss’un huzurunda sahne aldıklarında, ikiliye bizzat sarayın soytarıları olmaları teklif edildi. Düzenli ve yüksek bir maaş vaadiyle gelen bu teklif Sanguine’i hemen cezbetti. Ancak Melancholy, ardında gizli bir niyet sezdiği için temkinliydi ve topluluklarına bağlılıklarını gerekçe göstererek teklifi reddetti. Sanguine bu duruma üzüldü, fakat Henrik’in çözümü acımasızdı: tüm kumpanyayı öldürdü ve karanlık doğasını açığa çıkararak Sanguine ile Melancholy’yi vampirliğe mahkûm etti. Yaklaşık bir yüzyıl boyunca yalnızca onun kalesinde sahne aldılar; Dük ve misafirleri dışında kimseye gösteri yapamadılar.
Birkaç yıl önce Henrik’in iktidarı sarsıldığında, Sanguine ve Melancholy bir grup tutsakla birlikte kaçmayı başardı. Haftalarca yaban ellerde dolaştılar; giysileri paramparça oldu, kan susuzlukları onları vahşileştirdi. Bir akşam, yol kenarında kamp kurmuş genç bir çifte rastladıklarında hiç tereddüt etmediler; yırtıcı köpekler gibi üzerlerine atıldılar, kurbanlarını parçalayıp kızıl nektarlarını kana kana içtiler. O günden sonra Sanguine günlerce içine kapandı, soğuk ve boştu; insanlığının sonsuza dek kaybolduğunu biliyordu. Bir kadehten kan içmek ile yaşayan birini parçalayarak beslenmek arasında uçurum vardı; neredeyse yüzyıl boyunca görmezden geldiği gerçek, sonunda yüzüne çarpılmıştı. Onu hiçbir şey teselli edemedi—ta ki partneri yeni bir isim alana kadar. Artık “Melancholy” olacaktı; çünkü onun sözleriyle, Sanguine’in tüm hüznünü kendi kalbinde saklayacak, ona yük bırakmayacaktı.
Çok geçmeden, Strassen’den kaçanları toplayan Barones Noctra de Blanc’ın generali Benoit tarafından bulundular. Onlara Castle Beaufax’ta bir yuva teklif etti. Sanguine kararsız kaldı, fakat insanları vahşi hayvanlar gibi avlamaya devam etmektense başka seçenekleri olmadığını biliyordu. Melancholy bu cömert teklifi kabul etti. Şimdi yarım on yıldır Beaufax’ta yaşıyorlar. Kale balolarındaki düzenli gösterileri, salonun vazgeçilmezleri oldu ve ünleri kalenin duvarlarını çoktan aştı. Yine de Sanguine, o gece yol kenarında öldürdükleri âşıkların gözlerindeki ışıksız bakışları asla unutamıyor. Sadece yanlış zamanda, yanlış yerde oldukları için en ağır bedeli ödemişlerdi. Bir gün ölürse, tanrılar böyle bir günahı nasıl yargılardı diye sık sık düşünüyordu.
Değerlendirmeler
There are no reviews yet