William Jones – Lanetli Kalyon’un İntikamcı Hortlağı
Lanetli Kalyon’un birinci subayı olan William Jones, gemideki herkesin ölümüne sebep olan isyanı başlatan kişidir. Bloodtrail Adası’nda, mürettebat zamanın unuttuğu, ancak içi en açgözlü sultanı bile utandıracak hazinelerle dolu olan kadim bir tanrıya ait tapınağı keşfetmiş ve yağmalamıştır. Yarım aya yakın süre boyunca tapınağı taş taş sökerek soyup soğana çevirmiş, gizli geçitleri ve saklı odaları ortaya çıkarmışlardır, ancak bu süreçte pek çok adam da can vermiştir. Son ganimet çuvalı ambarlara indirildiğinde, mürettebatın dörtte biri geri dönememiş, kalanların yarısı ise ölümün kıyısından dönmüştür. Moraller karışıktı, zira kaptan ve diğer subaylar bu süre boyunca çoğunlukla gemide veya kamp çadırlarında kalmışlardı.
William Jones da tapınakta ağır yaralananlardan biriydi; bir kolunu kaybetmişti. Bu uğurda ödediği bedel karşılığında kaptandan daha büyük bir pay talep etti, fakat kaptan kararlılığını bozmadı ve ganimetin başta anlaşıldığı gibi eşit bölüştürüleceğini söyledi. Bu, William’ın ve diğer sakat kalan mürettebatın öfkesini körükledi. Tapınakta en ön safta savaşan birçok kişi, kendilerini kandırılmış hissediyor, altınları hak etmeyenlerin de eşit pay almasına öfke duyuyordu. Gemi güvertesinde birçok tartışma ve arbede yaşandı, bunlardan biri de William ile kaptan arasında tüm mürettebatın önünde geçen bir bağrış çağrıştı. Bu olaydan sonra William, isyan için kışkırtılmaya başlandı ve kaptanla birlikte sefer süresince güvende kalmış subaylara karşı bir ayaklanma planı yapıldı.
İsyan gecesi kanlıydı. Adadan ayrıldıktan birkaç gün sonra gemiyi kasıp kavuran bir fırtına patlamıştı. Kimileri bir deniz canavarının saldırısından bahseder, fakat her ne olduysa, o gece mürettebat kaptana karşı harekete geçti. Su ambarlara dolarken, direkler kırılırken, yelkenler parçalanırken, mürettebat güvertede kan dökerek birbirini boğazladı—sırf altın ganimetinden birkaç kese daha fazla alabilmek için. Kaptanı karnından kılıcıyla bizzat William Jones deldi. Kaptan ise son nefesinde, William’a ve isyana katılan herkese lanet okuyarak onları can verdikleri lanetli hazinelerle birlikte mezara bağladı. O altınlar alınana kadar da ruhlarının huzur bulamayacağını söyledi.
William bu lanetle dalga geçti, ta ki diğer mürettebat geminin artık yüzemeyeceğini, salların ise kaçanlar tarafından kesilip açığa salındığını haykırana kadar. Böylece kaderleri mühürlendi. Tüm çabalarına rağmen gemi suya gömüldü, ardından onlar da.
Fakat William’ın kaderi, diğer mürettebattan farklıydı. Onlar ölümden sonra zihinsiz koruyuculara dönüşmüşken, William ölümsüzlüğünde öfke, intikam ve kana susamışlıkla doluydu. Onu ayakta tutan tek şey intikam arzusuydu, fakat kime karşı olduğunu bilmiyordu—çünkü kendini yok edenin bizzat kendisi olduğunu göremeyecek kadar öfkeye kördü. Kaptanı suçlasa da, onun cesedi çoktan denizin dibinde yırtıcı balıklara yem olmuştu. Bu yüzden William sonsuza dek işkencecisi sandığı kişiyi aramakla lanetlenmişti. Asırlardır süren bu uyanık ölüm hali, sonunda onu gerçekten deliliğe sürükledi. Artık her yaklaşan gemiye saldırıyor, hayalet Kalyon’un yansımasıyla onları batırıyor—gerçek gemi ise hâlâ kıyı ile deniz arasında bölünmüş halde yattığı yerde çürümeye devam ediyor.
Değerlendirmeler
There are no reviews yet