Ignacio Reyes – Denizin Hexhunter’ı
Güneyle özdeşleşmiş bronz tenine rağmen kuzeyli aksanla konuşması, Ignacio’yu ilk kez tanıyanları çoğunlukla şaşırtır. Zira Ignacio’nun çocukluğu hiç de sıradan değildir: Sudd Tohst’un savanlarında doğmuş, fakat çocuk yaşta ailesiyle birlikte Tharador’un kuzey ucu Brightstone’a göç etmiştir. Babası, Sudd Tohst’ta bir lordun hizmetinde çalışan bir büyücüydü, ancak Sultan’ın fetihleri sırasında kaçmak zorunda kalmışlardı. Güvenli bir sığınak olarak annesinin memleketi Brightstone’u seçmişlerdi.
Ignacio’nun içindeki büyü kıvılcımları küçük yaşta ortaya çıkınca babası kaygılanmaya başladı. Zira Brightstone’da Minera’nın Nefesi’ne olan hoşgörü, güneydeki kadar yaygın değildi; saray büyücüleri ve lisanslı uygulayıcılar bile hor görülürdü. Ignacio’nun yetenekleri bir gün halkın gözü önünde açığa çıkınca, “bu ucube çocuğun” sürgün edilmesini ya da öldürülmesini isteyenler ortaya çıktı. Babası da çareyi onu Hexhunter’lara teslim etmekte buldu: Minera’nın Nefesi’ni kristaller aracılığıyla vücutlarına işlemiş büyülü savaşçılardan oluşan kadim bir topluluk.
Doğal büyü yetisi sayesinde Ignacio, bu kristal implantasyonlarını bedenine ve zihnine ağır zarar vermeden taşıyabildi. Fakat eğitimini tamamladığında bu hayata ait olmadığını fark etti. Katı kurallara ve soğuk disipline bağlı bir ömür, ona göre değildi. Babasına karşı da içinde kırgınlık vardı: hayatını kurtarmak bahanesiyle onu köleliğe satmıştı.
Yollara düştü. İlk olarak Katarn Denizi’ne gidip çeşitli gemilerde tayfalık yaptı, Hexhunter kimliğini gizlemeye çalışarak. Fakat bu sularda tehlike kaçınılmazdı. Bir gün derinlerden gelen bir deniz canavarı gemisine saldırınca, Ignacio tüm gücünü kullanarak onu alt etti. Göz kamaştırıcı bir gösteriyle yaratığı doğradığında üzeri kan ve iç organlarla kaplıydı, ama tüm mürettebat onu kahraman ilan etti. Elbette bu haber Hexhunter’lara da ulaştı.
Şans eseri, onlardan önce bir Cüce ona ulaştı: Baradin Blackbeard. Gilded Seahorse’un kaptanı olan Baradin, Ignacio’nun yeteneklerini duymuştu ve onları kendi gemisinde kullanmak istiyordu – derinliklerin yaratıklarına karşı bir koruma olarak. Ignacio bu teklifi kabul etti.
Yalnız, ekibe katıldığında bu tayfanın esasen korsanlardan oluştuğunu öğrenince şok geçirdi. Yine de, bu gibi insanların arasında daha güvende olabileceğini fark etti. Gücünü nadiren kullansa da, Gilded Seahorse’daki hemen herkes onun kristallerin ışıldadığı o halini bir kez bile görmüşse, içinde bir ürperti hisseder. O anlarda, sanki Ignacio değil de içindeki başka biri gemiyi ve düşmanlarını kana buluyordur.
Değerlendirmeler
There are no reviews yet